JuCoin’u birlikte kurmama götüren yolu düşündüğümde, kariyerimin her bölümünün bu bulmacanın önemli parçalarını sağladığını görüyorum.
Teknoloji ve İnsan Deneyimini Birleştirmek
Profesyonel hikayem, Çin Telekom’da telekomünikasyon sektöründe başladı; burada “E-Surfing Video” platformunun geliştirilmesine yardımcı oldum. Bu proje, büyük ölçekli dijital ürün geliştirmeye ilk derin dalışımı temsil ediyor.
Karşılaştığım zorluklar büyüleyiciydi: Karmaşık teknolojiyi kullanıcılar için nasıl doğal hale getirirsiniz? Teknik uzmanlık gerektirmeyen arayüzleri nasıl tasarlarsınız? Bu sorular, daha sonra JuCoin’deki çalışmalarımın merkezinde yer aldı.
Telekom altyapısı ve dijital içerik teslimatıyla çalışırken, kesintisiz deneyimlerin kritik önemini öğrendim. Kullanıcılar, video akışını sağlayan etkileyici teknolojiyle ilgilenmiyordu; bunun sezgisel olarak çalışıp çalışmadığı onları ilgilendiriyordu.
Müşteri Deneyimi Sanatını Öğrenmek
Kariyerim daha sonra marka geliştirme ve stratejik iletişim alanına evrildi. P&G, L’Oréal ve LVMH gibi devlerle çalışırken, müşterinin yaptıkları her şeyin merkezinde olduğu ortamlara daldım.
Bu şirketler, teknik üstünlüğün hiçbir anlamı olmadığını, eğer kullanıcılar ürünle bağ kuramazsa anladılar. En başarılı ürünlerin her zaman en gelişmiş olanlar olmadığını, ancak kullanıcıları duygusal ve işlevsel olarak etkileyenler olduğunu bizzat gördüm.
En sevdiğim Maya Angelou sözü her zaman şudur: “İnsanlar ne söylediğinizi unutacak, ne yaptığınızı unutacak, ama onlara nasıl hissettirdiğinizi asla unutmayacak.” Bu bilgelik, bu lüks markaların sezgisel olarak anladığı şeyi mükemmel bir şekilde yakalar; kalıcı izlenimler teknik özelliklerden değil, duygusal bağlardan gelir.
Bu anlayış profesyonel pusulam oldu. Ne kadar devrimci olursa olsun bir teknoloji, kullanıcılara ne kadar erişilebilir hissettirdiğiyle sınırlıdır etkisi.
Fikirleri Küresel Ölçekte Büyütmek
Deneyimim, Dünya Bankası’nın Küresel Eğitim Ortaklığı (Global Partnership for Education) gibi küresel organizasyonlarla çalışarak daha da genişledi. Kültürel ve coğrafi sınırları aşan büyük ölçekli girişimleri yönetmek, farklılıklar arasında iletişim hakkında paha biçilmez dersler verdi.
Gerçekten küresel çözümlerin hem teknik mükemmellik hem de kültürel uyum gerektirdiğini öğrendim. Çok farklı bağlamlarda ölçeklenebilen ve temel etkinliğini koruyan programlar tasarlamamız gerekiyordu.
Bu deneyim, karmaşık fikirleri farklı kitlelere erişilebilir çerçevelere çevirmek, kripto para benimseme zorluklarını düşünürken şaşırtıcı derecede ilgili oldu.
JuCoin’e Giden Kesişim
Geriden baktığımda, bu çeşitli deneyimlerin beni JuCoin’e hazırladığını görebiliyorum. Kripto para alanı, kariyerim boyunca karşılaştığım bir problemi örnekliyordu: parlak teknoloji, ana akım kullanıcılar için erişilebilir değildi.
JuCoin’i kurarak, güven oluşturma, sezgisel deneyimler yaratma ve fikirleri küresel ölçekte büyütme konusunda öğrendiklerimi, bu perspektiflere acil ihtiyaç duyan bir sektöre uygulayabildim.
Gerçek şu ki, ben bir kripto borsası kurmayı hedeflemedim. İnsan odaklı bir problemi çözmeyi amaçladım. Teknoloji her zaman kariyerimi yönlendiren sorunun ikincil unsuru oldu: “Karmaşık olanı nasıl sezgisel hale getirebiliriz?”
Üstlendiğim her rol, yönettiğim her proje ve üstesinden geldiğim her zorluk, basit bir gerçeği pekiştirdi: Teknoloji, karmaşıklaştırmak yerine insan bağlantısını güçlendirdiğinde önemlidir.
Ve sonuç olarak, JuCoin tam da bununla ilgilidir.